24 Mart 2018
Değerli Sanatsever,
Allah’ın kendi ruhundan üfleyerek can verdiği insanın varlığının ve yaratılışının yegâne gayesi; İnsan-ı kâmil (olgun insan) olmaktır. Çünkü ancak olgun insan, Allah’ı bilebilir ve Allah’ın yarattıklarında, O’nun büyüklüğünü anlayarak, kendi hiçliğini fark edebilir.
Büyük Mutasavvıf Hazreti Mevlana da kendi hayat yolculuğunu hiçlik mertebesine ulaşmak olarak ifade etmiş ve “Hamdım, piştim” sözleriyle yolculuğunun evrelerini anlatmıştır.
Aslında bu iki kelime, insanın da dünyadaki yolculuğunu anlatır.
Ha keza, sanatçının yolculuğu da, bir nevi dervişlerin yolculuğu gibi, sanatta olgunluğa erişmek üzerinedir. Sanatçı, Yaratıcının kendisine bahşettiği yeteneklerle ve ancak O’nu taklit ederek, sanatında ilerleyebilir. İlerledikçe de, en büyük sanatçı olan Yaradan’ın karşısında hiçliğini kabul eder.
Yani sanat, hamlıktan; pişmeye, pişmekten yanmaya bitmeyen bir yolculuktur.
O nedenle, sanatta doruk, sanatta mükemmellik arayışı insanın evrendeki yolculuğu boyunca sürecek ve her zaman, yeni arayışlar ve açılımlarla, kendisine akacak yeni mecralar bulacaktır.
Fakat sanatın ve sanatçının hamlıktan pişme ve yanma sürecine geçmesi de -tabiri caizse- sanat ve sanatçının desteklenmesine bağlıdır. Çünkü sanatçı desteklendiği sürece, sanatında bir sonraki evreye geçebilir.
Geçmişte özellikle İslam’ın altın çağı olan 1000 yıllık süreçte (MS. 600-1600 yılları) İslam bilginlerince, sanatta ve dahi bilimde doruklar zorlanmış; mimariden güzel sanatlara kadar her alanda, çağlar ötesine ulaşılmıştır.
Şüphesiz, insanın hem kendini olgunlaştırma ve hem de sanatta olgunlaşma süreci sona ermemiştir. O hâlâ, bazen büyük bazen de küçük adımlarla ilerleyişini sürdürmektedir.
Fakat yükselmiş duyguların toplumun diğer kesimlerine de daha çok ulaşması için sanatın yaygınlaşması gerekir. Bunun da yolu, halkın görebileceği, ulaşabileceği hatta kullanabileceği eserlerde sanatı özümsemesidir. Bu bir yapıda da olabilir, giysideki bir nakışta da, yemek yediği tabakta da…
Çünkü göz gördükçe incelir; göz gördükçe, gönül ilahi gücün büyüklüğünü idrak edebilir.
İşte onun için ışığı alnında hisseden sanatçı, sanatını halkla buluşturmalıdır. Bunun da günümüzdeki yollarından biri sergilemedir.
Fatih Belediyesi olarak biz de insanın bu uzun olgunlaşma yolculuğuna katkıda bulunmak için, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın himayelerinde, Klasik Türk Sanatları Vakfı işbirliği ile günümüz ustalarının elinden çıkan klasik sanat eserlerini ve bu eserlerin modern yorumlarını, Yeditepe Bienali adı altında halkımızla buluşturmaya karar verdik. “Ehl-i Hiref” (Hüner-Sanat ustaları) ana başlığı ve “Çiçeğin Her Hali”, “Kuş Misali”, “İstanbul’a Dair”, “Mekandan Taşanlar”, “Kusursuz Tekrar” alt başlıklarında; 31 Mart-15 Mayıs tarihleri arasında 45 gün boyunca Fatih’te gerçekleşecek olan bienalimizde sanatçıların elinden çıkan eserleri, 21 ayrı mekanda görülecektir.
Toplumun her kesiminden insanı sanatla buluşturacak olan Yeditepe Bienali'miz; şüphesiz önce gözümüze, sonra zihnimize ve nihayet yüreğimize hitap edecek. İşte yüreğe ulaşan sanat artık orada büyüyecek ve bizleri kendi sanat yolculuğumuza götürecektir.
Ve insanın zamanda ve sanatta yolculuğu da hamlıktan, pişmeye; yanmaktan hiçliğe yani Yüce Yaradan’a doğru; evrile evrile ilerleyecektir.
Dileriz, Yeditepe Bienali’mize teşriflerinizle, insan-ı kâmil yolculuğunuzu sanatla zenginleştirir ve kendi hiçliğinize doğru, anlamlı bir adım atarsınız.
En derin saygı ve sevgilerimle,
Mustafa Demir
İstanbul Milletvekili